18. Ulusal Kalp ve Damar Cerrahisi Kongresi'nde uzmanlar, pandemi sürecinde Covid-19 nedeniyle gerçekleştirilen kalp ameliyatlarının sonuçlarını paylaştı. Uzmanlar, virüsün damar dokuları üzerinde ciddi tahribatlar yarattığını vurgulayarak, bu durumun kalp sağlığı üzerinde uzun vadeli etkiler yaratabileceğini belirtti.
Son yıllarda artan genç kalp krizi vakaları ve ölümün aşılarla ilişkilendirilmesinin doğru olmadığını söyleyen kalp ve damar cerrahisi uzmanları “Covid-19 virüsü doğrudan damar dokularını harap ederek iltihaplanmaya ve plakların yırtılması sebebiyle kalp krizine, felce yol açıyor. Covid pandemisi sırasında yaptığımız ameliyatlarda Covid-19’lu hastaların damarlarının ne kadar kötü durumda olduğunu gözlerimizle gördük. Bu hastaların ameliyat sonrası süreçleri de kötü gitti ve ne yazık ki birçoğunu kaybettik” değerlendirmesini yaptı.
Antalya’da düzenlenen 18. Kalp ve Damar Cerrahisi Kongresi’nde Covid-19’un kalp üzerindeki etkilerini değerlendiren Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Cevdet Uğur Koçoğulları “Çoklu organ yetmezliğine sebep olan virüs, en önemli etkisini kalp ve damarlarda yaptı. Hastalık kalp kası iltihabı, ritim problemi ve kalp yetmezliği ile seyretti. Kardiyovasküler kaynaklı ölümlerin birçoğu bunlardan kaynaklandı ve oluşan mevcut hastalıkları olan kişiler üzerinde daha çok etkili oldu. Kişilerin kalbinde bir plak, bir lezyon varsa bunu hızlandırdı” dedi.
AŞI KALP KRİZİ RİSKİNİ ARTIRMIYOR
Aşıların, Covid-19’un ağır etkilerini önleyerek kardiyovasküler komplikasyonları azaltmada önemli bir rol oynadığına işaret eden Prof. Dr. Koçoğulları “Son çalışmalar, Covid-19 aşılarının güvenli ve etkili olduğunu kanıtlamaktadır. Yapılan araştırmalar, Covid-19 aşıları ile ani kardiyak ölüm arasında bir ilişki bulunmadığını göstermiştir. Bu bulgu, aşıların kardiyovasküler güvenliğini desteklemektedir. Aşılama sonrası görülen hafif iltihaplanma, bağışıklık sisteminin normal bir tepkisidir ve kardiyovasküler olaylarla ilişkilendirilmez. mRNA aşıları sonrası nadir görülen miyokardit ve perikardit vakaları rapor edilmiştir. Bu vakalar çoğunlukla genç erkeklerde görülmekle birlikte, genellikle hafif seyretmekte ve uygun tedavi ile hızla iyileşmektedir. Aşılar olmasaydı koronavirüs aşısız bir salgın sırasında çok ciddi ölümlere sebep olacaktı. Ölüm oranlarına baktığımızda aşı yapılıp kalp krizi geçirenlerle koronavirüs olup kalp krizi geçirenler arasında ciddi bir farkı var” diye konuştu.
ŞİDDETLİ GEÇİRDİYSENİZ DİKKATLİ OLUN!
Virüsün ilk çıktığı günlerden itibaren yapılan çalışmaların hastalığın etkilerinin yıllar boyunca devam edeceğini gösterdiğine işaret eden Prof. Dr. Koçoğulları “Covid-19 geçiren bireylerde, enfeksiyon sonrası üç yıla kadar kalp krizi, felç ve erken ölüm riski iki katına çıkıyor. Bu risk, özellikle şiddetli enfeksiyon geçirenlerde daha belirgin hale geliyor. Hafif Covid-19 vakaları bile miyokardit, aritmi ve kalp yetmezliği gibi kardiyovasküler problemlere yol açabiliyor” diye konuştu.
TÜRKİYE’DE 3 KADINDAN BİRİ KALPTEN ÖLÜYOR
Avrupa’da obezite şampiyonu olan Türk kadınının, kalp ve damar hastalığı riski kanserden daha yüksek. Kadınlarda kalp ve damar hastalıkları, erkeklere göre daha farklı belirtilerle ortaya çıkıyor. Bu durum teşhis ve tedaviyi zorlaştırıyor. Kalp ve damar hastalıklarının “erkek hastalığı” olarak görülmesi yüzünden kadınlarda kalp hastalıklarının ihmal edildiğini söyleyen uzmanlar, kadınlarda kalpten ölümleri “sessiz salgın” olarak değerlendirerek “Kadın için kalp hastalıkları kanserden daha tehlikeli. Türkiye’de ve dünya genelinde kadın ölümlerinin üçte birinin sebebi kalp ve damar hastalıkları sebebiyle gerçekleşirken, bu oran tüm kanser türlerinin toplamından fazladır. Türk kadını obezitede Avrupa şampiyonu. Başta diyabet ve obezitenin artışı nedeniyle kadınlarda koroner arter hastalığının sıklığının, 2030 yılına kadar yüzde 46 oranında artması bekleniyor. Kadın kalbine özgü sağlık hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır” uyarısını yaptı.
80 SANİYEDE BİR KADIN KALPTEN ÖLÜYOR
18. Ulusal Kalp ve Damar Cerrahisi Kongresi’nde görüştüğümüz Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Murat Sargın “Kalp hastalığı ve damar hastalığı genelde belli bir yaşın üstünde, sigara içen, diyabetik erkek profiliyle ilişkilendiriliyor. Çok doğru bir ilişki ama yeterli bir ilişki değil. Kadınlar kalp ve damar hastalıklarından orantısız bir şekilde etkileniyor. Amerikan Kalp Derneğine (AHA) göre, ABD’de her yıl yaklaşık 275 bin kadın kalp ve damar hastalıkları yüzünden hayatını kaybediyor. Bu da her 80 saniyede bir kadın ölümü anlamına geliyor. Avrupa’da kadın ölümlerinin yüzde 51’inden fazlası kalp ve damar hastalıkları ile ilişkili, erkeklerde bu oran yüzde 42’dir. İnme vakalarının yüzde 60’ı kadınlarda görülürken ve inmeden kaynaklanan ölümlerin çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Erkeklere göre daha şiddetli inmeler geçirirler ve bu durum kalıcı sakatlık oranlarını artırır” değerlendirmesini yaptı. Kadınlarda yaygın olan depresyonun kalp ve damar hastalıkları riskini yüzde 64 artırdığına işaret eden Doç. Dr. Sargın, kadınların daha ev odaklı hayatları ve bakmak zorunda oldukları kişilerin bulunmasının kronik stres kaynaklarını çoğalttığına dikkat çekti.
ÇENEYE VURAN AĞRIYA DİKKAT
Doç. Dr. Sargın, kadınlarda kalp ve damar hastalıklarının erkeklere göre daha farklı belirtilerle ortaya çıktığını ve bu durumun teşhis ve tedaviyi zorlaştırdığını vurguladı. Kadınlarda göğüs ağrısına ek olarak yorgunluk, mide bulantısı, sırt veya çene ağrısı gibi belirtilerin daha yaygın olduğunu ifade eden Doç. Dr. Sargın “Kadınların yalnızca yüzde 56’sı kalp ve damar hastalıklarını bir numaralı sağlık tehdidi olarak görüyor. Ancak bu farkındalık seviyesi, ölüm oranlarının düşürülmesi için yetersiz kalıyor. Düzenli sağlık kontrolleri ile kan basıncı, kolesterol ve kan şekeri gibi risk faktörlerinin erken tespiti, KVH riskini yüzde 80 oranında azaltabilir” dedi.