Anayasa Mahkemesi, yabancı dil sınavında alınan puan şüpheli bulunarak eşdeğer bir sınava çağrılan akademisyenin, sınava katılmaması nedeniyle sınav sonucunun geçersiz sayılmasına ilişkin davada önemli bir karar verdi. Mahkeme, uyuşmazlık esasına ilişkin iddiaların değerlendirilmeden karar verilmesinin, gerekçeli karar hakkının ihlali olduğuna hükmetti.

Başvurucunun sağlık mazereti sebebiyle eşdeğer sınava katılmadığını belgelemesine rağmen, bu durumun gerçekliği konusunda bir araştırma yapılmadığı da tespit edildi. Anayasa’nın 36. maddesi gereği adil yargılanma hakkının ihlal edildiği kanaatine varan Mahkeme, önceki içtihatlara atıf yaparak başvurucunun haklılığını teyit etti.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

(Başvuru Numarası: 2021/64242)

Karar Tarihi: 20/11/2024

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, yabancı dil sınavında alınan puan şüpheli bulunarak çağrı yapılan eşdeğer sınava katılım sağlanmadığından bahisle daha önceki sınav sonucunun geçersiz sayılması işlemine karşı açılan davada uyuşmazlığın esasına ilişkin iddialar karşılanmadan karar verilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

A. Bireysel Başvurudan Önceki Süreç

2. Başvurucu, ilgili tarihte Nevşehir Hacıbektaş Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi Bölümünde profesör öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Doçentlik programlarına kabul edilmek için gerekli yabancı dil puanını (86,25 puan) 2008 yılında girdiği Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavında (ÜDS 2008 Mart Dönemi) almıştır. Diğer şartları da sağladığından doçentlik programına kabul edilmiştir.

3. Başvurucunun katılmış olduğu sınavlara ilişkin S.T. isimli şahıs tarafından yapılan ihbar üzerine Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) tarafından inceleme başlatılmıştır. ÖSYM İhbar Değerlendirme Komisyonunca yapılan incelemede, başvurucunun 2002-2008 yılları arasında 10 yabancı dil sınavına katıldığı belirlenmiştir. ÖSYM bu sınavlardan en düşüğünün 22,50 puan, 2008 ÜDS-1 sınavı hariç en yükseğinin ise 38,75 puan olduğunu belirtmiştir. ÖSYM ayrıca başvurucunun sınav ortalamasının 33,30 puan iken ÜDS 2008 Mart Dönemi Sınavından 86,25 puan aldığını, dolayısıyla bu sınav sonucunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu değerlendirmiştir. Bu tespitlerden hareketle başvurucunun eşdeğer sınava çağrılmasına yönelik 7/2/2018 tarihli ÖSYM Yönetim Kurulu kararı alınmıştır.

4. ÖSYM Sınav Hizmetleri Daire Başkanlığı 13/2/2018 tarihli yazısıyla başvurucuyu eşdeğer sınava çağırmıştır. Söz konusu çağrı yazısının tebliğ edilmesi üzerine başvurucu işlemin iptali talebiyle Ankara 10. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Ankara 10. İdare Mahkemesi dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; davalı idarece sınavlardan alınan puanların kıyaslaması haricinde ÜDS 2008 Mart Dönemi Sınavının şaibeli bulunması ile ilgili başkaca bir bilgi ve somut gerekçe sunulamadığı vurgulanmıştır. Ayrıca ÜDS 2008 Mart Dönemi Sınavı için başvurucunun sınav sorularını önceden ele geçirdiği veyahut kopya çektiği ya da sınavın tümü ile ilgili soruların önceden alındığı, toplu olarak kopya çekildiği gibi herhangi bir durumun da saptanmadığı belirlenmiştir. Son olarak başvurucunun daha önceden girdiği sınavlarda aldığı notlar kıyaslanarak işlemin tesis edildiği, bu şekilde yapılan değerlendirmenin hukuk devleti ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal edeceği ifade edilmiştir.

5. ÖSYM tarafından bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Danıştay 8. Dairesi, Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; adayın eşdeğer sınava çağrılabilmesi için sınav sonuçlarında olağan dışı bulgulara rastlanılmış olmasının yeterli olduğu, bunun dışında adayın kopya çektiğine veya kendisi yerine bir başka adayın sınava girdiğine yönelik herhangi bir tespitte bulunulmasının gerekli olmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun 2002-2008 yılları arasında toplam 10 kez katıldığı yabancı dil sınav sonuçları kıyaslanmak suretiyle ÜDS 2008 Mart Dönemi Sınavında aldığı 86,25 puanın olağan dışı olduğu kabul edilerek eşdeğer sınava çağrılmasında davalı idareye tanınan takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanıldığı ifade edilmiştir.

B. Bireysel Başvuruya Konu Yargılama Süreci

6. Başvurucunun 7/2/2018 ve 10/12/2019 tarihli ÖSYM Yönetim Kurulu kararlarıyla eşdeğer sınava çağrılmasına rağmen söz konusu eşdeğer sınavlara girmediği gerekçesiyle ÜDS 2008 Mart Dönemi sınav sonucu ÖSYM Yönetim Kurulu'nun 25/5/2021 tarihli kararıyla geçersiz sayılmıştır.

7. Başvurucu bu işlemin iptali talebiyle Ankara 15. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun 12/5/2018 tarihinde yapılan sınava sağlık mazereti nedeniyle katılmadığı, tekrar çağrıldığı 27/9/2020 tarihinde yapılan sınava katılmadığı sabit olmakla birlikte aynı tarihte sağlık sorunu nedeniyle hastaneye başvurduğu ve bu durumu 30/9/2020 tarihli dilekçesiyle tedavi gördüğüne dair belgeyi de eklemek suretiyle ÖSYM'ye bildirdiği belirtilmiştir. Bu nedenle başvurucunun eşdeğer sınava katılamamasına yönelik mazeretinin hukuken geçerli bir sebep olup olmadığı hususunun incelenmeksizin eşdeğer sınava katılmadığından bahisle sınav sonucunun geçersiz sayılmasında hukuka uygunluk bulunmadığı ifade edilmiştir.

8. ÖSYM tarafından anılan karara yönelik olarak temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Danıştay 8. Dairesi (Daire), Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun toplamda üç kez eşdeğer sınava çağrılmasına rağmen özellikle sınav tarihlerine denk gelen dönemlerde tekrarlayan bir şekilde sağlık mazereti sunduğu, 12/5/2018 ve 1/12/2019 tarihlerinde yapılan eşdeğer sınavlarda söz konusu mazeretin davalı idarece kabul edildiği vurgulanmış, ancak benzer mazeretle 27/9/2020 tarihinde yapılan sınava da katılmayan başvurucunun mazeretinin haklı bir mazeret olmadığı belirtilmiştir. 17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında Kanunda adayın eşdeğer sınava tabi tutularak olağan dışılık tespiti yapılan sınava yönelik şüphenin ortadan kaldırılmasının amaçlandığına işaret edilmiş, başvurucunun eşdeğer sınav tarihlerine denk gelen sağlık mazeretinin eşdeğer sınava girme yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun, Daire tarafından temyiz incelemesinin yapıldığı tarih itibarıyla eşdeğer sınav sonucunu sunamadığı dile getirilmiştir.

Öğretim üyesi ve kızına Soma’da hüzünlü veda Öğretim üyesi ve kızına Soma’da hüzünlü veda

9. Bunun üzerine Üniversitelerarası Kurul Yönetim Kurulu'nun 16/2/2022 tarihli kararıyla, başvurucuya verilmiş olan doçentlik ünvanı ve 7/4/2010 tarihli doçentlik belgesi iptal edilmiştir.

10. Başvurucu nihai hükmü 15/12/2021 tarihinde öğrendikten sonra 28/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucu, eşdeğer sınavdan yeterli bir puan alamaması hâlinde doktorası ve sonrasında akademik ünvanının geri alınması gibi mesleki hayatı, ailesi ve çevresi ile ilişkileri açısından çok önemli sonuçlar doğuracak bir işleme muhatap olması nedeniyle mağduriyet yaşayacağını belirtmiştir. ÜDS 2008 Mart Dönemi Sınavında aldığı puan şüpheli bulunarak eşdeğer sınava çağrılma işlemine karşı açtığı davada verilen nihai karara yönelik yaptığı bireysel başvurunun derdest olduğunu ifade etmiştir. Sağlık sorunları nedeniyle eşdeğer sınava katılamadığını ve bu duruma ilişkin tıbbi raporları idareye sunduğunu açıklamıştır. Ayrıca kendisiyle aynı durumda olan bir başka kişinin açtığı davada farklı karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

14. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa Mahkemesi aynı başvurucunun somut başvuru ile aynı nitelikteki ihlal iddialarını incelediği D.K. kararında (B. No: 2019/32695, 10/5/2023) gerekçeli karar hakkı yönünden ihlal sonucuna varmıştır. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, başvurucunun yargılamaya ilişkin şikâyetler yönünden mağdur sıfatının olduğunu belirttikten sonra 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (8) numaralı fıkrası gereğince ÖSYM'nin olağan dışı bulgular tespit ettiği takdirde adayları eşdeğer sınava çağırabileceğine, eşdeğer sınav uygulaması ve değerlendirmesine ilişkin usul ve esaslara dair bir yöntem belirlendiğine işaret etmiştir. Buna göre yapılan inceleme neticesinde başvurucunun katıldığı toplam 10 yabancı dil sınavında aldığı puanlar, puan ortalamaları ve katıldığı son iki sınavdaki başarı grafiği dikkate alınarak eşdeğer sınava çağrıldığını, ancak söz konusu yöntem doğrultusunda soru kitapçıklarının ve cevap anahtarlarının tetkikinin yapılmayarak bu durumun gerekçesinin açıklanmadığını belirtmiştir (D.K., § 23,24,25).

17. Anayasa Mahkemesi verdiği ihlal kararında çeşitli güvenlik tedbirleri çerçevesinde gerçekleştirilmiş, geçerliliği uzun yıllar boyunca tüm kamusal makamlarca kabul edilmiş ve kişilere akademik yeterlilik elde etmeleri noktasında önemli hak veya menfaatler sağlamış bir sınavla ilgili olarak kişinin şüpheli sonuçlar elde ettiği yönünde ortaya atılan iddianın ciddi bir şüpheye yol açıp açmadığı hususunun tartışılmadığının altını çizmiştir. 6114 sayılı Kanunda öngörülen olağan dışı bulgulara rastlanması kriterinin sağlanması için basit ve soyut bir şüphenin yeterli olmadığını, başvurucunun sınavda usulsüzlük yaptığının, yapılan bir usulsüzlüğe ortak olduğunun veya sonuçlarından faydalandığı bir usulsüzlüğün yapılmasına göz yumduğuna ilişkin bulgunun somut olarak ortaya konulması gerektiğini ifade etmiştir (D.K., § § 28, 29).

18. Kararda ayrıca başvurucuya sınavda usulsüzlük yaptığına ilişkin açık bir suçlamada bulunulmadığı ve başvurucunun ilgili artışla alakalı açıklamalarının tümüyle anlamsız veya görülmemiş bir durum olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı, dolayısıyla eşdeğer sınava çağrılma için kanun tarafından aranan olağan dışı bulgulara rastlanması kriterinin -özellikle sınavın üzerinden geçen süre dikkate alındığında- karşılanmış olduğunun söylenemeyeceği vurgulanmıştır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi gerek ÖSYM'nin gerekse Dairenin başvurucunun eşdeğer sınava çağrılması ile ilgili olarak girdiği sınavların ortalaması ve son iki sınavı arasındaki puan farkı dışında başka hiçbir tespitte bulunmadığını ve bu tespitin kanun tarafından aranan olağan dışı bulgu kriterini karşılamaya yeterli olup olmadığının tartışılmadığını değerlendirmiştir. Dolayısıyla başvurucunun davanın sonucuna ilişkin temel iddialarının karşılanmadığına karar vermiştir (D.K., § 30,31).

19. Eldeki başvuruda da başvurucunun eşdeğer sınava katılmadığından ÜDS 2008 Mart Dönemi Sınavı geçersiz sayılmış, bu işlem başvurucunun birden çok kez sunduğu sağlık mazeretinin artık haklı bir mazeret olarak kabul edilemeyeceği ve söz konusu mazeretin eşdeğer sınava girme yükümlülüğünü kaldırmayacağı gerekçesiyle hukuka uygun bulunmuştur. Oysa Anayasa Mahkemesinin D.K. kararındaki tespitler çerçevesinde Dairenin bir değerlendirme yaparak neticeye varması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla somut başvuruda da anılan karardan ayrılmayı gerektirir bir husus bulunmamaktadır. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

20. Öte yandan Daire kararında haklı mazeret olarak görülmeyen, başvurucunun 27/9/2020 tarihinde yapılan eşdeğer sınava aynı tarihteki göğüs ağrısı şikâyeti ile özel bir hastanenin acil servisine başvurması sebebiyle katılmadığı ve bu durumu 30/9/2020 tarihli dilekçesi ile ÖSYM'ye bildirdiğini belirtmesine rağmen söz konusu hususun gerçek olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma yapılmadığını da vurgulamak gerekir.

III. GİDERİM

21. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

22. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

23. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Danıştay 8. Dairesine (E.2021/6728, K.2021/5216) iletilmek üzere Ankara 15. İdare Mahkemesine (E.2021/1254, K.2021/1413) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Editör: Şule Coşkun