Anayasa Mahkemesi, bir subayın istifa talebinin reddedilmesinin zorla çalıştırma ve angarya yasağına aykırı olduğu iddiasını kabul etmedi. Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde, Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki (TSK) personel açığı nedeniyle milli savunma ve güvenlikte zafiyet oluşmasını önlemek amacıyla zorunlu hizmet süresinin on yıldan on beş yıla çıkarıldığı düzenlemenin, olağanüstü hâller kapsamında uygulanabilecek bir tedbir olduğuna karar verildi.

Mahkeme, subayın bu süre zarfında tüm yasal parasal haklarını aldığını ve beş yıllık ek zorunlu hizmetin önceki uygulamalarla da uyumlu olduğunu belirtti. Olağanüstü koşullar göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenlemenin başvurucuya aşırı bir yük getirmediği sonucuna varıldı.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

(Başvuru Numarası: 2020/20568)

Karar Tarihi: 20/11/2024

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, subay olarak görev yapan başvurucunun istifa talebinin kabul edilmemesi nedeniyle zorla çalıştırma ve angarya yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/7/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Ülkemizin 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmasına ilişkin süreç, Millî Güvenlik Kurulu kararları, darbe teşebbüsünün bastırılmasının akabinde Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâl (OHAL) süreci ve bu süreçte uygulanan tedbirler Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında detaylı şekilde yer almaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-66; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 20, 21; Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 10; ayrıca bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/9/2017 tarihli ve E.2017/16.MD-956, K.2017/370 sayılı kararı).

6. Türkiye Cumhuriyeti 21/7/2016 tarihinde, Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS, Sözleşme); Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine ise Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'ye (MSHUS) ilişkin derogasyon (askıya alma/yükümlülük azaltma) beyanında bulunmuştur. OHAL'in uzatılmasına ilişkin kararlar da Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine bildirilmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 50).

7. OHAL döneminde alınan tedbirlerden biri terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kişilerin Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ile kamu görevinden çıkarılmasıdır. Bu kapsamda darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olan Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasının yanı sıra diğer terör örgütleri ile ilgisi nedeniyle de çok sayıda kamu görevlisinin kamu görevinden çıkarıldığı bilinmektedir. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetlerinin general/amiral kadrosunun yarısına yakınının kamu görevinden çıkarıldığı görülmektedir. Bunun dışında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan çok sayıda kişinin kamu görevinden çıkarıldığı anlaşılmaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri § 56 - 58).

8. Öte yandan OHAL sürecinde genel ve soyut normlar ihdas edilerek alınan tedbirlerin yanı sıra kişiler hakkında doğrudan etki doğurucu nitelikte farklı düzenlemeler de tesis edilmiştir. Bu kapsamda 6/1/2017 tarihli ve 29940 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 681 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma İle İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (681 sayılı KHK) 29. maddesiyle muvazzaf subay ve astsubaylar için on yıl olan mecburi hizmet süresi on beş yıla çıkarılmıştır.

9. 30/8/2005 tarihinde Kara Harp Okulundan mezun olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı (Komutanlık) bünyesinde teğmen rütbesiyle subaylık görevine başlamış olan başvurucu da yüzbaşı rütbesiyle görev yapmakta iken on yıllık zorunlu hizmet süresini tamamladığından bahisle 20/2/2018 tarihli dilekçeyle istifa başvurusunda bulunmuştur. Komutanlık, aynı tarihli yazıyla başvurucunun 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 112. maddesi gereği istifa edebilmek için gerekli hizmet süresini tamamlamadığı gerekçesiyle istifa talebinin kabul edilmediğini başvurucuya bildirmiştir.

10. Başvurucu, bu işlemin iptali talebiyle Ankara 13. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; 2012 yılından yapılan değişiklikle birlikte mecburi hizmet süresinin on yıl olarak düzenlendiğini, bu durumun kazanılmış hak doğurduğunu belirtmiştir. 2005 yılında göreve başladığını ve 2015 yılı itibarıyla mecburi hizmetini tamamlamış olduğunu vurgulayan başvurucu istifasının kabul edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

11. İdare Mahkemesi 11/4/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde 926 sayılı Kanun'un 112. maddesindeki "Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler." hükmü hatırlatılmıştır. Hizmet yükümlülüğüne ilişkin sürenin tespitinde millî savunma hizmetlerinin devamlılığının sağlanmasında yeterli ve nitelikli personel mevcuduna duyulan ihtiyacın önem arz ettiği belirtilerek mecburi hizmet süresini doldurmamış olan başvurucunun istifa başvurusunun reddine yönelik dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

12. Başvurucu, bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu 2012 yılında mecburi hizmet süresinin on yıl olarak değiştirildiğini, bu kapsamda hizmet süresini tamamlayan birçok arkadaşının istifa taleplerinin kabul edildiğini vurgulayarak istifa talebinin kabul edilmemesinin eşitlik, hukuki öngörülebilirlik ve kanunların geriye yürümezliği ilkelerine aykırı olduğunu belirtmiştir. Öte yandan başvurucu istifa edip pilot olarak çalışabileceğini düşünerek 2015 yılında pilotaj eğitimine başladığını fakat istifasının kabul edilmemesi nedeniyle bu hedefini gerçekleştiremediğini ifade etmiştir.

13. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Daire) 20/2/2020 tarihli kararıyla İdare Mahkemesi kararının usule ve hukuka uygun olduğunu ve kaldırılmasını gerektirecek bir neden bulunmadığını belirterek istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiştir.

14. Nihai karar 2/7/2020 tarihinde öğrenilmiştir. 25/3/2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanun ile COVID-19 pandemisi nedeniyle yargı alanındaki süreler 13/3/2020 tarihinden 15/6/2020 tarihine kadar durduğundan 2/7/2020 tarihinde yapılan başvurunun süresinde olduğu değerlendirilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

Polis Meslek Yüksekokulları Yönetmeliğinde yeni düzenleme Polis Meslek Yüksekokulları Yönetmeliğinde yeni düzenleme

15. 926 sayılı Kanun'un "Subayların ve astsubayların yükümlülüğü" kenar başlıklı 112. maddesinin 26/3/1982 tarihli ve 2642 sayılı Kanun'un 15. maddesiyle değişik hâlinin birinci fıkrası şöyledir:

"Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen 15 yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler."

16. 22/5/2012 tarihli ve 6318 sayılı Kanun'un 47. maddesiyle 926 sayılı Kanun'un 112. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "15 yıl" ibaresi "10 yıl" şeklinde değiştirilmek suretiyle muvazzaf subay ve astsubayların zorunlu hizmet süreleri on yıla düşürülmüştür.

17. 681 sayılı KHK'nın 29. maddesiyle 926 sayılı Kanun'un 112. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "10" ibaresi "onbeş" şeklinde değiştirilmek suretiyle muvazzaf subay ve astsubayların zorunlu hizmet süreleri tekrar on beş yıla çıkarılmıştır. 681 sayılı KHK'nın 29. maddesi hükmü 1/2/2018 tarihli ve 7073 sayılı Kanun'un 29. maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.

18. 926 sayılı Kanun'un "Subayların ve astsubayların yükümlülüğü" kenar başlıklı 112. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

"Durumları yukarıdaki fıkralara uyanlar ile Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden her ne şekilde olursa olsun mecburî hizmet yükümlülüğünü tamamlamadan ayrılan veya ilişiği kesilen subay ve astsubaylar (Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde görev yapamaz şeklinde sağlık raporu alanlar ile vazife malûlü olarak Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden ayrılanlar hariç), her yıl kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından belirlenen; askerî öğrenci, subay ve astsubay nasbedildikten sonra kendilerine yapılan öğrenim, eğitim ve yetiştirme masraflarını, yükümlülük sürelerinin eksik kalan kısmı ile orantılı olarak kanunî faizi ile birlikte tazminat olarak öderler. Öğrenim, eğitim ve yetiştirme masraflarının hangi unsurlardan oluşacağı ve tahsiline ilişkin usul ve esaslar; Millî Savunma, İçişleri ve Maliye Bakanlıkları tarafından müştereken yürürlüğe konulacak yönetmelikte belirlenir."

19. 926 sayılı Kanun'un "İstifaların kabul süresi" kenar başlıklı 116. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Yükümlülüklerini bitirerek istifa etme hakkını kazananlar, istifalarını Ocak ve Şubat ayları içinde isteyebilirler. İstifaların kabulü, müracaat tarihinden itibaren bir aydan fazla geciktirilemez. Bu aylar dışındaki istifa istemleri, ancak ilgili kuvvet komutanının hizmet gerekleri itibarıyla uygun görmesi halinde kabul edilebilir."

20. Ayrıca ilgili hukuk için bkz. (Ali Şanlı, B. No: 2019/18003, 31/3/2022, §§ 18-35)

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 20/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu; Komutanlık bünyesinde 2005 yılında başladığı subaylık görevine ilişkin mecburi hizmetinin 2012 yılında yapılan düzenleme gereğince on yıl olduğunu ve bunun da 2015 yılı itibarıyla bittiğini, bu bağlamda 2018 yılında istifa dilekçesini sunduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte istifa edeceğini düşünerek pilotaj eğitimine başladığını, bu eğitimi başarıyla tamamlayıp pilot olmaya hak kazandığını fakat istifasının kabul edilmemesi nedeniyle pilotluk mesleğini icra edemediğini vurgulayan başvurucu; mecburi hizmet süresinin on beş yıla çıkarılmasına ilişkin düzenlemenin kendisine uygulanmaması gerektiğini ifade etmiştir. Bu bağlamda başvurucu eşitlik, kazanılmış hak ve hukuki öngörülebilirlik ilkelerinin, aynı zamanda zorla çalıştırma ve angarya yasağı ile çalışma özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Bakanlık görüşünde; OHAL şartları içinde millî güvenlik hizmetinin layıkıyla yürütülmesi ve ülke savunmasının zaafiyete uğramaması bakımından, Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel ihtiyacının ivedi olarak karşılanmasının mutlak bir zorunluluk olduğu hatırlatılmıştır. Bu bağlamda Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kritik öneme sahip subay ve astsubay ihtiyacının mevcut personel ile karşılanmasının zorunlu olması nedeniyle, hâli hazırda istihdam edilmekte olan personelin belirli bir süre daha istihdam edilmelerini şart koşan düzenlemenin, üst hukuk normlarına ve hukuka uygun olarak yürürlüğe konulduğu, söz konusu düzenlemenin öngörülebilirlik ve belirlilik ilkelerine aykırı bir yönünün bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca görüş yazısında mevzuata yer verilmiş ve incelemenin Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde yapılması gerektiği ifade edilmiştir.

24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki beyanlarını tekrar etmekle birlikte başvuruya konu uyuşmazlık hakkında karar verildiği tarihte OHAL'in sona ermiş olduğunu ve OHAL şartlarından söz edilemeyeceğini ifade etmiştir.

B. Değerlendirme

25. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak 18. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.

Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz."

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, istifa talebinin kabul edilmemesi nedeniyle eğitimini aldığı pilotluk mesleğini icra edemediğinden şikâyet etmiş ve bu bağlamda çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma alanı dışında kalan çalışma hakkının ihlal edildiği iddiası ile yapılmış olan başvuruların belli koşulların varlığı halinde özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebileceğini kabul etmiştir. (bu hususta gerekli olan koşulların neler olduğuna ilişkin detaylı değerlendirmeler için bkz. Tamer Mahmutoğlu, §§ 84-90; C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 97-101; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 106-110).

27. Somut olayda başvurucu, her ne kadar istifa talebinin kabul edilmemesi nedeniyle pilotluk mesleğini icra edemediğinden şikâyet etmişse de somut bir iş başvurusu yahut değerlendiremediği bir iş teklifinden bahsetmemiştir. Hâlihazırda subay olarak görev yapan ve mesleki hayatına devam eden başvurucunun pilotluk mesleğini icra edememesi nedeniyle sosyal çevresinde belirli bir ağırlık düzeyine ulaşmış olan herhangi bir etkiyi ortaya koyamadığı görülmektedir. Bu nedenle özel hayata saygı hakkının somut başvuru yönünden uygulanabilir olmadığı anlaşılmıştır.

28. Öte yandan başvuru formu bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun istifasının kabul edilmemesinden kaynaklanan tüm şikâyetlerinin zorla çalıştırma ve angarya yasağı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan zorla çalıştırma ve angarya yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

30. Zorla çalıştırma ve angarya yasağının kapsamı ve bu husustaki genel ilkeler için bkz. Ali Şanlı, B. No: 2019/18003, 31/3/2022, §§ 43-52.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

31. Anayasa Mahkemesi daha önce Ali Şanlı kararında jandarma astsubay olarak görev yapan başvurucunun zorunlu hizmet süresinden önce istifa ettiği gerekçesiyle eğitim giderlerinin yasal faiziyle birlikte iadesinin istenmesinin zorla çalıştırma ve angarya yasağını ihlal ettiğine yönelik iddiasını incelemiştir. Anılan kararda ilk olarak başvurucunun zorunlu hizmet süresinin yasal bir değişiklikle on beş yıla uzatılmasının başvurucuya makul olarak öngöremediği bir külfet yüklediği tespiti ile birlikte zorunlu hizmeti karşılığında tam ücret aldığı hususu gözetilerek uyuşmazlık konusu zorla çalıştırma olarak değerlendirilmiştir (Ali Şanlı, §§ 69, 70). Akabinde zorunlu hizmetin on beş yıla uzatılmasının OHAL koşullarında gerçekleştirildiği gözetilerek başvurucunun durumunun Anayasa'nın 18. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen olağanüstü hâllerde vatandaşlardan istenecek hizmetler istisnası kapsamına girip girmediği irdelenmiştir. Netice itibarıyla zorunlu hizmet süresinin uzatılmasının olağanüstü hâllerde vatandaşlardan istenecek hizmetler kapsamında başvurulabilecek bir tedbir olduğu ve başvurucunun zorunlu hizmeti karşılığında yasal tüm parasal haklarını aldığı da belirtilerek zorunlu hizmetinin beş yıl uzatılmasının başvurucuya aşırı külfet yüklemediği ve zorla çalıştırma yasağının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır (Ali Şanlı, §§ 75 - 78).

32. Bu kapsamda Ali Şanlı başvurusuna konu olan zorunlu hizmet süresinden önce istifa edildiği gerekçesiyle eğitim giderlerinin yasal faiziyle iadesinin istenmesi durumuna karşın mevcut başvuruda istifa talebinin kabul edilmemesi söz konusudur. Nitekim somut olayda başvurucu Komutanlık bünyesinde yüzbaşı rütbesiyle görev yapmaktayken 20/2/2018 tarihli dilekçeyle istifa talebini sunmuş, Komutanlığın aynı tarihli yazısıyla zorunlu hizmet süresini tamamlamadığı gerekçesiyle başvurucunun istifa talebinin kabul edilmemesine karar verilmiştir.

33. Öte yandan başvurucu, on yıllık zorunlu hizmet süresini tamamladıktan sonra yürürlüğe giren kanuni düzenlemeyle hizmet süresinin on beş yıla çıkarılmasından şikâyet etmektedir. Bununla birlikte bakılmakta olan başvuruda olduğu gibi Ali Şanlı başvurusunda da aynı şekilde temelde hizmet süresinin on beş yıla çıkarılmasından yakınılmıştır (bkz. Ali Şanlı, § 56). Bu bağlamda her iki bireysel başvurunun ortaya çıkmasına neden olan idari işlemler farklı ise de başvurucular tarafından şikâyet konusu edilen husus aynıdır.

34. Somut olayda Komutanlık bünyesinde 30/8/2005 tarihinde teğmen rütbesiyle subaylık görevine başlamış olan başvurucunun bu tarih itibarıyla yürürlükte olan mevzuata göre zorunlu hizmet süresi on beş yıldır. 2012 yılında yapılan değişiklikle bu süre on yıla indirilmiş, akabinde 2017 yılında 681 sayılı KHK ile bu süre tekrar on beş yıla çıkarılmıştır (bkz. §§ 15-17). Bu düzenlemenin OHAL koşullarında yapılmış olduğunu vurgulamak gerekmektedir.

35. Öncelikle başvurucunun subaylık görevine başladığı tarihte zorunlu hizmet süresi on beş yıl ise de bu durum başvurucunun kanun koyucunun lehe yaptığı düzenlemelerden yararlanmasına engel teşkil etmemektedir. Daha açık ifadeyle başvurucunun göreve devam ettiği 2012 yılında yapılan değişiklik sonucunda makul olarak öngörebildiği sürenin artık on yıl olduğu kabul edilmelidir. 2017 yılında bu sürenin tekrar on beş yıla çıkarılmasının ise başvurucuya makul olarak öngöremediği bir külfet yüklediği fakat aynı zamanda başvurucunun zorunlu hizmeti karşılığında tam ücret aldığı gözönüne alındığında başvurucunun zorunlu hizmet süresinin on beş yıl olarak kabul edilmesi Anayasa'nın 18. maddesinin birinci fıkrası kapsamında zorla çalıştırma olarak değerlendirilmiştir (benzer değerlendirme için bkz. Ali Şanlı, §§ 69, 70).

36. Öte yandan zorunlu hizmet süresinin on beş yıla uzatılmasının OHAL koşullarında gerçekleştirildiği gözetildiğinde başvurucunun durumunun Anayasa'nın 18. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "olağanüstü hâllerde vatandaşlardan istenecek hizmetler" istisnası kapsamına girip girmediğinin ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

37. OHAL dönemine Türk Silahlı Kuvvetlerinde gerçekleştirilen kamu görevinden çıkarma tedbiri ile birlikte ciddi sayıda personel açığı ortaya çıkmış olması dikkate alındığında millî savunma ve güvenlik gibi bazı kamu hizmetlerinde zafiyet oluşmasını engellemek amacıyla hususi bazı tedbirlerin alınması da kaçınılmazdır. Bu bağlamda ihtiyacın karşılanması için on yıl olan zorunlu hizmet süresinin on beş yıla çıkarılması yolunda düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır. Olağanüstü dönemde ülkenin içinde bulunduğu ihtiyaçlar gözetildiğinde görevdeki subayların zorunlu hizmet süresinin uzatılmasının olağanüstü hâllerde vatandaşlardan istenecek hizmetler kapsamında başvurulabilecek bir tedbir olduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte bu tedbirin Anayasa'nın 18. maddesini ihlal etmemesi için başvurucuya ölçüsüz bir külfet yüklememesi gerekir. Bu bağlamda başvurucunun zorunlu hizmeti karşılığında yasal tüm parasal haklarını aldığının altı çizilmelidir. Ayrıca eklenen beş yıllık süreyle ortaya çıkan zorunlu hizmet süresinin daha önceki dönemlerde Türk Silahlı Kuvvetlerinde uygulanan süreyle de uyumlu olduğu dikkate alınmalıdır. Bu durumda -olağanüstü koşullar da gözetildiğinde- başvurucunun zorunlu hizmetinin beş yıl uzatılmasının başvurucuya aşırı külfet yüklemediği değerlendirilmiştir (benzer değerlendirme için bkz. Ali Şanlı, §§ 75, 76).

38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 18. maddesinde güvenceye bağlanan zorla çalıştırma yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Zorla çalıştırılma ve angarya yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 18. maddesinde güvence altına alınan zorla çalıştırma ve angarya yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Editör: Şule Coşkun