Kamyoneti kanala uçan diş hekimi hayatını kaybetti Kamyoneti kanala uçan diş hekimi hayatını kaybetti

Doç. Dr. Oktay Gülcü’nün yaşam öyküsü, zorluklarla mücadele ederek elde edilen büyük başarıların ilham verici bir örneğini sunuyor.

Erzurum'un kırsal bir köyünde doğan Gülcü, ailesiyle birlikte 5 yaşındayken Erzurum merkezdeki bir gecekonduya taşındı. Annesi ev hanımı, babası ise inşaat işçisiydi. 1990'dan 2012'ye kadar iki göz odalı bu derme çatma evde yaşamaya devam eden Gülcü, burada tüm eğitim hayatını sürdürdü ve Tıp Fakültesi'ne giriş için hazırlık yaptı. Bugün, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde akademisyen olarak görev yapıyor. Gülcü’nün hikayesi, azim ve özverinin akademik başarıyı nasıl mümkün kıldığını gösteriyor.

Şu an Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yapan ve üç kız çocuğu babası olan Doç. Dr. Gülcü, hayatının en önemli evrelerine şahitlik eden o derme çatma evde geçirdiği günleri ve başarı hikâyesini Hürriyet’ten Melike Çalkap’a şöyle anlattı:

‘Yağmur yağmasından korkardık’

“Hayatımın önemli bir kısmı o gecekonduda geçti. İki odalı evimize daha sonra misafirler geldiğinde onları ağırlamak için derme çatma bir oda daha yaptık. Evin çatısı yoktu. Üstünü toprak, tahta ve muşambalarla kapatmıştık. İnsan yağmur yağmasından korkar mı? Biz o evde yağmur yağacak diye korkardık. Çünkü yağmur yağdığında kendimizi ve eşyalarımızı bundan korumamız zor oluyordu. Bir çalışma masam yoktu ama yemek yediğimiz bir portatif masamız vardı, ben de onun üzerinde  ders çalışıyordum. O günlerde pek varlığımız yoktu ama yine de mutlu, neşeli bir aileydik. Elbet bu günlerin geçeceğini düşünürdük.

İlkokulu mahallemde, ortaokulu ise evime 2-3 kilometre uzaktaki bir okulda okudum. Ardından Atatürk Lisesi’ne geçtim. Ancak o dönem üniversite okuma gibi bir hayalim yoktu. Liseyi bir an önce bitirip erkenden işe güce atılmayı ve para kazanmayı istiyordum. Ancak lisedeki matematik öğretmenim beni bu fikirden caydırdı. Öğretmenim, ‘Notların çok yüksek ama sen gerekirse çobanlık yapacağım diyorsun. Böyle olmaz, istersen eğitim masraflarını biz karşılayalım ve sen oku’ dedi. Ancak bunu kabul etmedim çünkü babamın bunu öğrendiğinde üzülmesinden korktum. Öğretmenim de o zaman bana üniversite sınavına hazırlanırken hafta sonları ek ders vermeyi teklif etti. Her hafta sonu bana matematik anlattı, ayrıca biyoloji, fizik ve kimya dersleri için de başka öğretmenlerim bana yardımcı oldu.

O evden iki doktor çıktı

Liseyi okul birincisi olarak tamamladım. Sınava girdiğim ilk yıl Atatürk Üniversitesini çok az bir puanla kaçırdım. İkinci yıl ise yüksek bir puan yaparak üniversiteye yerleştim. Ailemin yanından ayrılmak istemediğim için tercihimi Erzurum’dan yana yaptım. Ben bir gümüştüm ve üstümde tozlar vardı. O tozu lisedeki öğretmenlerim temizledi ve beni parlattılar. Ağabeyim ise liseyi Erzincan’da yatılı okudu. Ardından üniversite için Samsun’a gitti. Ancak maddi imkânsızlıklar nedeniyle 3’üncü sınıftan sonra o da Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesine geçiş yaptı. Şimdi ağabeyim de doktor. Yani o derme çatma gecekondudan iki doktor çıktı.”

‘Çocukken hayalim hayatta iz bırakmaktı’

Çocukken çok hayal kurduğunu belirten Doç. Dr. Oktay Gülcü, “Meraklıydım. Elimden kitap hiç düşmezdi. Köyde hayvanları otlatırken ya da babamla inşaat işlerine gittiğimde fırsat bulduğum her an kitap okurdum. O zamanlar kendimi hep insanlara bir şey anlatırken, konferansta konuşmalar yaparken hayal ederdim. Çünkü hedefim insanlık adına çalışmalar yapmak, hayatta iz bırakmaktı. Bunu belki bir icatla ya da bir buluşla yapacaktım. Çocukken o gecekonduda kurduğum tek hayal buydu. Şimdi de yoluma yaptığım ve yapacağım bilimsel araştırmalarla devam ediyorum” dedi. 

Editör: Şule Coşkun